Feminist Gece Yürüyüşü’ne dair

Yok sayılan, değersiz görülen/gösterilmeye çalışılan kadın emeği, güvencesizliğe mahkum edilip merdivenaltı atölyelerle, ev eksenli işlerle gasp edilirken;

Kadın ve LGBTİ cinayetleri ile kadınlar ve LGBTİ’ler kırıma uğratılarak, katiller erkek egemen devlet ve yargının işbirliği ile korunup; şiddet her yönüyle yaşamı cendereye alırken;

Yani kısacası; yasalarla, uygulamalarıyla, devlet kurumlarıyla, toplumuyla erkek egemenliği; “erkek olmayanları” ya da erkek egemenliğine boyun eğmeyenleri cezalandırmaya; kürtaj, “kızlı-erkekli” vb. ile tahakküm altına almaya ve böylelikle sömürü düzeninin çarkını sürdürmeye çalışırken;

8 Mart’ta sokakların isyan rengine bürünmesi kaçınılmazdır ve her sene olduğu gibi bu sene de ülkenin dört bir yanında kadınlar ve LGBTİ’ler toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, erkek egemenliği ve heteroseksizme karşı öfke ile sokağa çıkmıştır.

 

Feminist Gece Yürüyüşü’ne dair…

Bu yerlerden biri de İstanbul’dur.

İstanbul’da 8 Mart’ın yaklaştığı günlerde hemen her gün kadın şölenleri, eylemler ve mitingler gerçekleştirilmeye başlandı. Bu eylemlerin içerisinde feminist kadın kurumlarının örgütlediği ancak kendilerini feminist olarak tanımlamayan kadın örgütlerinin de çağrısını yaparak katıldığı Taksim’de 8 Mart akşamı gerçekleştirilen 12. Feminist Gece Yürüyüşü, on bine yakın kadın ve LGBTİ’nin katılımıyla gerçekleştirildi.

Hem kadınların öfkeli sloganlarını sokağa taşıyan hem de Gezi İsyanı’nın ardından yasaklı hale getirilen Taksim’de son aylarda gerçekleştirilen en kitlesel eylem olması bakımından oldukça coşkulu olan bu eylemde yaşanan bazı tartışmalara kısaca değinmek istiyoruz.

Tartışmanın kendi cephemizden nasıl yaşandığını kısaca anlatalım:

Fransız Konsolosluğu’nun önüne kadar gelinen yürüyüşte polis, kadınların önünü keserek meydana çıkışını engelleme tavrına girmiştir. Bu esnada, kadınlarla polis barikatı arasında kalan ve İstanbul Feminist Kolektif’in eleştirisinin hedefindeki kitle içinde Partizan flamalarıyla yoldaşlarımız da bulunmaktaydı. Ancak yoldaşlarımızın amacı, feminist gece yürüyüşüne katılmak değildi. Ki Partizan olarak bu eyleme bir çağrımız olmadı. Aynı akşam ve aynı saate Abdullah Cömert’in doğum günü ve Berkin Elvan’ın durumunun ağırlaşması vesilesiyle çeşitli eylem çağrıları yapılmış ve yoldaşlarımız da bu çağrılara riayeten flamalarıyla Taksim’de yerlerini almışlardır.

Polis barikatı ile bazı ilerici, demokrat kurumların karşı karşıya geldiği görüldüğünde ise yoldaşlarımız buraya dâhil olmuş ve barikatı kitleyle birlikte zorlamışlardır. Kadınların gelmesi ile birlikte tartışmaların başlaması ve kadınların erkekleri alandan çıkarma tavrı üzerine erkek arkadaşlarımız kenara çekilmiş, kadın arkadaşlarımız ise flamalarıyla polis barikatına yüklenmeye devam etmişlerdir. Ancak bir süre sonra on bine yakın kadın ile LGBTİ’yi 8 Mart vesilesiyle biraraya getiren feminist gece yürüyüşünün eylem formatına uygun olmayan flamalı katılıma son veren kadın arkadaşlar da flamalarını indirmişlerdir.

Bu noktada altını çizmek isteriz ki; flamalı bir şekilde Taksim’de bulunmamızın nedeni feminist gece yürüyüşüne katılmak değildir. Aynı zamanda amacımız; burada eylemi düzenleyen kadınların inisiyatifini kırmak, eylemin formatını ihlal etmek ya da erkek arkadaşlarımız aracılığıyla kadınlar ve LGBTİ’ler yerine polisle karşı karşıya gelmek de değildir. Hele ki, gece yürüyüşüne katılan kadınları “barikata yüklenmek için güç olarak görüp bekleyerek kullanmak” gibi bir kaygımız hiç olmamıştır, olamaz da! Ancak tüm bu niyetimize karşın, yaşanan tablodaki hatalı tutumumuzu (flamasız bir eylemde flamalarımızla bulunmamız ve bir süre de olsa flamalarımızı indirmeyi kabul etmeyen tavrımız) kabul ediyor ve dün geceki yürüyüşü örgütleyen ve katılan tüm kurum ve kadınlara özeleştiri veriyoruz.

 

Kısa bir not…

Taksim’de 8 Mart akşamı yaşanan olayla direkt ilgili olmasa da İstanbul Feminist Kolektif tarafından yapılan açıklamadaki bir ifadeye dair de düşüncelerimizi paylaşmak isteriz:

İFK tarafından konu ile ilgili yapılan açıklamada “Feministler olarak polis barikatının önüne geldiğimizde biz gelene kadar eylemsiz biçimde barikat önünde duran kadınlı erkekli sosyalist gruplar (Kaldıraç, Mücadele birliği, Partizan, EKA) öncesinde yaptığımız uyarılara rağmen bize alanı açmadılar. Bu durum kimi sosyalist grupların bir politik hareket olarak feminizmin mücadelesini ve örgütlenmesini meşru görmeyen yaklaşımlarının en açık ifadesidir” cümleleri yer almaktadır ki, biz bu şekildeki bir değerlendirmeye kendi adımıza itiraz etmekteyiz.

Zira evet, feminizm ile ideolojik anlamda ortaklaşamadığımız noktalar vardır. Ancak bu feminist hareketin mücadelesini ve örgütlenmesini meşru görmediğimiz anlamına gelmemektedir. Feminist anlayışı benimsememekle birlikte feminist hareketin ülkemizdeki kadın hareketi içerisindeki önemli öznelerden biri olduğunu inkar etmiyoruz. Dolayısıyla 8 Mart akşamı yaşanan sıkıntılı durumu bu politik bakış açısıyla değerlendirmenin doğru olmadığı kanısındayız.