Zarife Koçgiri/Amude: Aslen Mardinli. Konuşması, giyimi, çocuklarıyla olan ilişkisi ile tam bir Kürt kadını Yade Kadriye. Kültürünü hiç kaybetmemiş. Abdullah Öcalan’ın yanına giden sayılı kadınlardan biri. Ortadoğu’nun mevcut katı kurallarına baş kaldırmışlardan yani. Çocukları, torunları hep etrafında.
– Kendinizden bahsedebilir misiniz?
– Adım Kadriye İbrahim Sado. 65 yaşımdayım. Amudeliyim. Einike köyünden. Eşim sizlere ömür. Aile olarak yurtseveriz. Ş. Fesih’in ablasıyım.
– Aile ve bireysel olarak yurtsever hareketi nasıl tanıdınız?
– 1977-78 yıllarında Kemal arkadaşla birlikte hareketi tanıdık. Bir gün arkadaşlar gelmişlerdi eve –tabii ben o zaman arkadaşları bilmiyordum- eşimi sordular, olmadığını, ne istediklerini sordum. Kendilerinin yurtsever hareketten olduklarını ve eşimi görmek istediklerini söylediler. Eşim evde olmadığı için komşumuza gittiler. Sonra tekrar bize geldiler ve o süreçten bugüne kadar bir daha arkadaşlardan kopmadık. Gün geçtikçe yurtseverliğimiz daha da güçlü hale geliyordu. Oğlum ve kızım yurtsever harekete katılım yaptılar. Doğalında devlet bir daha yakamızı bırakmadı. Eşim de katılacaktı ama arkadaşlar izin vermediler, ailenin geçimini sağlayacak kimse yok diye. Kapımız arkadaşlara ve harekete her zaman açıktı. Kürt ulusunun özgürlüğü için elimizden ne geldiyse ve ne gerektiyse yaptık; ama esasen daha hiçbir şey yapmadık. Kürtler, şehitler ve önderlik karşısında hala borçluyuz. Önderlik komploya uğradığı zaman ben açlık grevine girdim. Düşüncem şuydu: Önderliğimiz özgürleşinceye kadar kendimizi sağ bırakmamalıydık. Sonra önderlik feda eylemlerinin ve açlık grevlerinin bırakılmasını isteyince ben de açlık grevini bıraktım. Pişman değilim, bugün de bir damla kanım da kalmış olsa bu halka, şehitlere, önderliğe ve özgürlüğe feda olsun.
– Çalışmalara ne zaman ve nasıl katıldınız?
– Esasen biz hareketi tanıdığımızdan beri çalışmaların içerisindeyiz. Önceden yarı legaldi. Devrimden sonra resmi olarak çalışmalara katıldım. İlk önce Şehit Aileleri Derneği’nde çalıştım. Sonra akademide eğitim aldım ve Kongre Star yani kadın çalışmalarında yer aldım. Bir süre sonra meclis çalışmalarına geçtim. Yaklaşık olarak üç yıl boyunca meclis faaliyeti yürüttüm. Sağlık sorunlarım ortaya çıkınca faaliyeti fiziki olarak bırakmak zorunda kaldım. Yaşlandım artık çünkü. Bedenim çalışmaların içerisinde olmasa da fikrim çalışmaların içerisindedir. Aynı zamanda biz bütün aile olarak devrim çalışmalarının içerisindeyiz. Kanımıza işlemiş bir kere yurtseverlik. Hiçbir şey özgürlüğe yürüyüşümüze engel olamaz.
– Bildiğimiz kadarıyla siz Abdullah Öcalan’ın yanına da gitmişsiniz. Hem o dönemki süreçten hem neler hissettiğinizden hem de yanına gittiğinizde neler yaptığınızdan bahsedebilir misiniz?
– 1996 yılının sonunda Reber Abdullah Öcalan’ın yanına, Şam’a gittim. Bir yurtsever hareket kadrosu o dönem bizim de içinde olduğumuz kalabalık bir grubu Şam’a Abdullah Öcalan’ın yanına götürdü. Sadece Amude değil, Dirbesiye ve Til Temir’den de gruplar geldi. Sabaha doğru biz Şam’a vardık ve önderliğin gelmesini beklemeye başladık ve nihayet geldi. Tam o sırada beni bir heyecan sardı. Anlatılamaz bir duyguydu. Dört parçadaki Kürtlerin önderi, milyonları ayağa kaldıran, özgürlüğü aramayı öğreten kişiyi görecektim. Benim için önderliği görmek bir hayaldi ve o hayal gerçekleşiyordu. Bizi bir odaya aldılar ve önderlik toplantı yaptı bizimle. Toplantıda devlet gerçekliğinden, Kürt ulusunun gerçekliğinden, Kürdistan’ın sömürge olduğundan ve ezilen bütün halkların özgürlüğünden bahsetti. Görüşme ve sohbet bitince evlerimize döndük.
– TC’nin tehditleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce Kürt ulusu nasıl bir tavır sergilemeli ve KDP’nin tutumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
– Zamanında Ermenileri nasıl soykırıma uğrattılarsa aynı şeyi bize de yapmak istiyorlar. İnsanın insana yapmaması gereken zulmü bize reva görüyorlar. Kundaktaki çocuklarımızı dahi öldürüyorlar. Barbarca topraklarımıza saldırıyorlar. Bütün devletler gözlerini topraklarımızın zenginliklerine dikmişler. Bizler Esad faşizminin baskısı altındayken kimliksizdik. Şimdi ise hem kültürümüzü yaşıyoruz, hem dilimizi konuşuyoruz hem de bir kimliğe sahibiz. Sadece Kürtler değil. Rojava topraklarında yaşayan bütün halklar aynı haklara sahip. Kadınlar tam anlamıyla özgür olmasalar da özgürlüğe doğru büyük bir adım attılar. Yaşamın her alanındalar artık. Bedel ödeyerek sahip olduğumuz bu hakları kimseye vermeye niyetimiz yok. Kürtler savaşçı ve direnişçilikleriyle tanınırlar. Kimsenin tehdidine boyun eğmeyeceğiz. Direnmeye devam edeceğiz. Artık işgal edilen topraklarından sürgün edilen ya da kaçmak zorunda bırakılan bir halk değil; işgal edilen topraklarını işgalcilerden temizleyene kadar direnen ve direnecek olan son nefesini YAŞASIN ÖZGÜRLÜK diyerek verecek olan bir halk var.
KDP ya da ENKS yani Barzani ailesi ve yanlıları Kürt ulusunun özgürlüğünü değil tamamen kendi aşiretlerinin çıkarlarını düşünmekte ve buna uygun hareket etmekteler. Güney Kürdistan’daki özerklik tamamen Amerika ve TC güdümünde bir sistemdir. Bu yıllardır böyleydi. Bu sebeple biz Rojava halkları olarak kendi öz gücümüze güveniyoruz.
– Rojava Devrimi’nin büyümesi ve Kürdistan’ın bütün parçalarına ve özelde Ortadoğu ve dünyaya yayılması için sizce ne yapılmalıdır?
– Öncelikli olarak şehitlerimizin ve önderliğimizin emeğine sahip çıkmalıyız. Çünkü önderlik yirmi yıl bu alanda kaldı ve faaliyet yürüttü. Sonrasında da önderliğimizi özgürleştirmeliyiz. Önderliği tutsak olan bir halk özgür olamaz. Onun yönlendirmesine ihtiyacımız var. Topraklarımızla birlikte önderliğimizi de özgürleştireceğiz. Bugün Rojava Devrimi önderliğimizin perspektifi ile Demokratik Özerklik Sistemi çerçevesinde var olmuştur. Bu varlığı kanımızın son damlasına kadar savunmalıyız.
– 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü yaratanlara ve ardıllarına ne söylemek istersiniz?
– Sara’lar, Zilan’lar, Arin’ler… gibi zulme karşı direnmekten başka çaremiz yok. Ezilen bütün halkların özgürlüğü ve dünyadaki bütün kadınların özgürlüğü için yüzümüzü Direnişe, Devrime ve Özgürlüğe dönelim.
***
Sonsöz
Bu topraklarda Şehnaz gibi çocuk yaşta evlendirilen ya da Dira gibi üzerine kuma gelen milyonlarca kadın var. Rojava kadınları bu ve benzeri durumlardan kurtulmuştur. Tabi o da şimdilik. Rojava’da oluşturulan devrimin desteğe ve savunulmaya ihtiyacı var. Bütün dünyadan halklar ve özellikle kadınlar devrimin savunulması için mücadele etmelidir.