PARTİZAN : Koronavirüs Salgınına Karşı Gelir Güvencesi Eşliğinde Tam Kapanma!

 Koronavirüs Salgınına Karşı Gelir Güvencesi Eşliğinde Tam Kapanma!

AKP-MHP iktidarının, çığ gibi büyüyen ve hergün yüzlerce can alan Koronavirüs pandemisine yönelik politikalarına tepki gösteren Partizan somut taleplerini duyurdu.

9 Aralık 2020

“Koronavirüs salgını tüm hızıyla sürüyor. Dünya çapında açıklanan vaka sayısı 70 milyona yaklaşmış, ölümlerin sayısı bir buçuk milyonu geçmiş durumda. Ülkemizde ise ne vaka sayısı ne de koronavirüs salgını nedeniyle yaşanan can kayıplarına ilişkin güvenilir-inandırıcı bir istatistik bulunmaktadır. Salgın başlangıcında her şeyin kontrol altında olduğunu ve bu krizden de güçlenerek çıkacaklarını ileriye süren devlet yetkililerinin gelinen aşamada halka yalan söyledikleri açığa çıkmış durumdadır.” sözleriyle başlayan açıklamada yaşananların şeffaş bilginin önemini teyit ettiği dile getirildi.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Koronavirüs salgınına karşı “ulusal çıkar” adı altında “hasta” ve “vaka” ayrımı yaparak rakamlar üzerinde oynayan TC devletinin yalanı salgının yayılmasında doğrudan etkili olmuştur. Salgının başından beri söylediğimiz “şeffaf bilgi”nin önemi de bu vesileyle teyit edilmiştir.

AKP-MHP ittifakı, birinci dalga bo­yunca kısmi sokağa çıkma yasakları uy­gulayarak salgını idare etmiş ve bugüne gelinmiştir. Ne var ki; birinci dalgada TTB, SES vd. sağlık meslek örgütlerinin uyarı ve çağrılarına rağmen ikinci dalgaya yöne­lik dişe dokunur hiçbir önlem alınmamış, sağlık alt yapısı adına hazırlığa ilişkin bir plan-program yapılmadan hızlıca “normale dönülmüştür.”

AKP-MHP ittifakının, birinci dalgada yürürlüğe soktuğu gizli “sürü bağışıklığı” politikası bugün daha açık bir şekilde yaşa­ma geçirilmektedir. İktidar, okulların kapalı tutulması ve kimi günlerde sınırlı düzeydeki sokağa çıkma yasakları ile süreci yönetme­nin peşindedir.

Hastanelerde yoğun bakım kapasiteleri dolmuş­ken, halkın test yapmasının önüne türlü engeller çıkarılmakta ve geniş kitleler, özel hastanelerin kapitalist sağlık piyasasının insafına terk edilmektedir. İktidar, salgın­la mücadelenin tüm yükünü sağlık emekçilerinin sırtına yüklemiş, izin ve isti­faları yasaklamış, Koronavirüs’e yakalan­mış sağlık emekçilerinin PCR testi pozitif çıksa bile 10 günlük karantinanın ardından test yapılmaksızın yeniden işe dönmesi zorunlulu­ğunu getirmiştir.

Bu da yetmemiş gibi doğrudan patronların talebi üzerine Sağlık Bakanlığı “özellikle sanayi işletmelerinde çalışan işçiler” başta olmak üzere Covid-19 yakın temasta 14 günlük karantina süresini 10 güne indirmiş durumdadır.”

Göstermelik Önlemlerle Sürü Bağışıklığı

“AKP-MHP iktidarı, demokrat, ilerici sağlık meslek örgütlerinin eleştiri ve önerilerini kulak ardı etmekte, bununla ye­tinmeyip onları hedefe koymakta ve tehdit etmektedir.

Gelinen aşamada, gerek dünyada gerek­se de ülkemizde, halk sağlığı politikalarının geliştirilmesine yönelik güncel, acil adım­lar atmak yerine tüm umutlar aşıya bağ­lanmıştır. Ancak biliyoruz ki; hiçbir ülkede geniş halk kesimleri aşıya kısa sürede ulaşamayacaktır. Bu aşıların işe yarayıp yaramayacağını ise “kobay” yerine konan halkın durumu gösterecektir. Hele de ülkemizde grip aşısını 1.5 milyon­la sınırlayan, riskli grupların tanımını bile henüz yapamayan bir sistem gerçekliği varken!” sözlerine yer verilen açıklamada AKP-MHP ittifakının sürü bağışıklığını göstermelik önlemlerle yaşama geçirdiğine dikkat çekilerek şunlar kaydedildi:

“AKP-MHP İttifakı, “sürü bağışıklığı”nı göstermelik önlemlerle, yayılımının sorumluluğunu halkın üzerine yıkarak ve toplum üzerindeki ideolojik-politik ve kültürel hegemonyasını güçlendirerek; işçi sınıfı ve emekçilerin her türlü talebini, eylem ve etkinliğini yasaklayarak yaşama geçirmeye çalışmaktadır. Yaşananlar TC devletinin salgını işçi ve emekçilerin kazanılmış haklarının gasp edilmesi adına “Allah’ın bir lütfu” olarak gördüğünü göstermektedir.

Ancak işçi ve emekçiler salgın karşı­sında çaresiz değildir! Emekçilerin salgınla mücadelede kendi dayanışması, bağım­sız yerel inisiyatifleri, öz örgütlenmeleri var. Öte yandan sağlık meslek ile emek örgütlerinin salgınla mücadele adına ortaya koyduğu onurlu bir çaba ve duruş var. İşçi ve emekçiler olarak, dayanışma ve örgütlülüğümüzü büyüterek, somut taleplerle salgınla daha etkili ve güçlü bir mücadele yürütebiliriz; size mahkum deği­liz!”

Açıklamada salgınla mücadelede öne sürülen somut talepler olarak şunlar ileri sürüldü:

“TALEPLERİMİZ

1) Covid-19 testi en yaygın şekilde ve üc­retsiz yapılmalıdır! Tüm tedavi masrafları devlet tarafından karşılanmalı, özel sağlık kuruluşları kamu kontrolüne geçirilmeli, halka açık ve doğru bilgilendirme yapılma­lıdır.

2) “Pandeminin daha yıkıcı sonuçlar yaratmasının önüne geçmek için TTB’nin önerisine paralel biçimde 14-28 günlük “tam kapanma”, gelir güvencesi eşliğinde hayata geçirilmelidir. Acil ve zorunlu mal ve hizmet üreti­mi dışında bütün sektörler, en az 15 gün sü­reyle durdurulmalı, çalışanlara ücretli izin verilmelidir. Zorunlu sektörlerde sağlık ko­şulları eksiksiz yerine getirilmeli ve çalışma saatleri kısıtlanmalıdır.

3) Halihazırda kapatılan işletmelerde “ücretli izin” uygulamasını zorunlu kılacak düzenlemeler hayata geçirilmelidir.

4) Genel bütçeden sağlığa ve pandemi ile mücadeleye yeterli pay ayrılmalı ya da ek bütçe hazırlanmalıdır. Kapitalist neo-li­beral ekonomik politikalar terk edilmelidir.

5) Covid-19, tüm sağlık çalışanlarını kapsayacak şekilde meslek hastalığı olarak kabul edilmeli, sağlık meslek örgütlerinin sürece aktif katılımı sağlanmalıdır.

6) Pandemi süresince su, elektrik, do­ğalgaz ve iletişim hizmetleri ücretsiz olma­lıdır.

7) Öğrencilerin KYK’dan almakta olduğu öğrenci kredileri pandemi süresince herhangi bir gerekçe ile kesilmemelidir.

8) Salgın döneminde kadın, LGBTİ+ ve çocuklar başta olmak üzere tüm dezavan­tajlı grupların şiddet görme tehlikesinin ön­lenmesi ve şiddetten uzaklaşabilmeleri için kadın örgütlerinin talepleri dikkate alınma­lı, “Acil Eylem Planı” oluşturulmalıdır.

9)  Kadın, çocuk ve LGBTİ+’lara yönelik cinsel saldırı suçluları dışında tutsaklar serbest bırakılmalıdır!

10) Belediye, dernek, vakıf vb. kurum­ların dayanışma çalışmaları ile ezilenlerin inceliğini ifade eden dayanışma pratikleri ve öz örgütlenmeler önündeki engellere son verilmelidir.