31 Mart ‘Yerel Yönetim Seçimleri’, hakim sınıfların kendi aralarındaki kıyasıya dalaşına sahne olsa da esaslı hesaplaşmanın, Kürt ulusal sorunu etrafında, temelde devlet ile Kürt hareketi, demokrasi güçleri arasında cereyan ettiğine şüphe yok. Zira, egemen sınıflar arasındaki çatışma, müesses nizama kimin hükmedeceği, kaptan köşküne kimin oturacağı ve dümeni kimin eline alacağına ilişkindir. Bu bahiste kavga, coğrafyamızın açığa çıkardığı birikimlerin hangi güç tarafından gasp edileceği ve devlete kimin hakim olacağına dairdir. Bu mücadelenin ülkemizin demokratikleşmesine, işçi sınıfı ve emekçi kitlelerinin temel hak ve özgürlüklerinin gelişmesine, refah düzeyinin yükselmesine bir katkısı olmayacaktır.
Gerek merkezi iktidar gerekse de onun yereldeki bir izdüşümü bağlamında yerel yönetimlerde süregelen dalaş, sistemin reformlar düzleminde bile olsa onarılmasıyla ilgili değildir. Aksine sistemin temel kolonlarına sıkı sıkıya sarılarak, ona tutunarak yukarıya, sırça köşklere çıkma telaşıdır. Düzen partilerinin yaptığı, çeşitli iddialarla bunun görünmez kılınmasından ibarettir. Söz konusu olan, kitlelerin hakim sınıf kliklerinin peşine takılması için rızanın üretilmesidir.
Ancak bir kez daha görüldüğü üzere Kürt ulusal sorunu etrafından yaşanan gelişmeler, bu alandaki mücadele ise farklı bir muhtevaya sahiptir. Kürt hareketi, toplumun devrimci-demokratik dönüşümüne katkı sunan dinamiklerden biri olarak sınıf mücadelesindeki yerini almaktadır. Bu bakımdan, buradaki her gelişme, demokrasi mücadelesi üzerinde diğer yandan hakim sınıflar nezdinde yarattığı etki bağlamında son derece önemlidir.
Değişik isimler ve siyasi görüşlerden düzen partilerinin söz konusu Kürt ulusu, halkı ve hareketi olduğunda bu kadar kolay yan yana gelebilmeleri de bu gerçeğin farkında olmalarından ötürüdür. Bu tespit, 31 Mart Yerel Seçimleri döneminde gerek Batıda AKP-MHP ‘Cumhur İttifakı’nın söylem ve argümanlarında ama asıl olarak da T. Kürdistanı’nda tüm ittifakları içine alan bir kümede, seçim öncesi, günü ve akabinde yaşananlarla bir kez daha ortaya çıkmıştır. Batıda birbirinin boğazına sarılan düzen partileri, T. Kürdistanı’nda Kürt hareketine, HDP’ye karşı Kürt düşmanlığı çizgisinde birleşmekte zorlanmamaktadır.
Türkiye Kürdistanı’nda Kürt hareketi ile devrimci-demokratik güçler, karşısında doğrudan devleti görmektedir. Devlet, valisi, kaymakamı; askeri, polisi, korucusu ve de onlara eklemlenen düzen partileriyle, Kürt hareketine, devrimci demokratik güçlere karşı açık bir savaş yürütmektedir.
Diz Çöktürme, Teslim Alma Stratejisi Devreye Sokuldu
Hatırlanacağı üzere 30 Mart 2014’te gerçekleştirilen yerel yönetim seçimlerinde Demokratik Bölgeler Partisi’nin belediye sayısı 105’ya çıkmıştı. Süreğen hale getirilen gözaltı, tutuklamalara, askeri operasyonlara rağmen Kürt hareketi, devrimci güçler, T. Kürdistanı’nda yerel yönetimlerde bugüne kadarki en büyük başarıyı yakalamıştı. 7 Haziran 2015 seçimleriyle bu adım, merkezi düzeyde hem de Türkiye genelinde daha ileri bir noktaya taşınmış, HDP ve İttifakları devrimci- demokrasi güçleri çok önemli bir başarı sağlamış ve oyların yüzde 13.12’sini almıştı. HDP 46 milyona yakın geçerli oydan yüzde 10’u olan 4.6 milyon oyu rahatlıkla geçerek yaklaşık 6 milyon oy almıştı. Ne var ki söz konusu başarıdan korkan Türk hakim sınıfları, AKP iktidarı eliyle 7 Haziran seçimlerini yok hükmünde kabul ederek yeniden seçime gitmiş bu sırada 20 Temmuz Suruç Katliamı ile startı verilen süreçle bölgeyi adeta kana bulamaktan geri durmamıştı.
Türk devleti, özyönetim ilan edilen bölge ve ilçelere, “diz çöktürme stratejisi”ni devreye sokmak için kapsamalı bir saldırıya girişti. Amaç, Kürt halkının ulusal demokratik mücadelesini bastırmak, Kürt ulusunu teslim almak ve bölgenin demografik yapısını da değiştirmekti. Son derece bütünlüklü bir şekilde ele alınan planın bir parçası olarak da İçişleri Bakanlığı, 11 Eylül 2016’da başladığı kayyum atamaları ile Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediyeleri ile Hakkari, Siirt, Şırnak ve Batman il belediye başkanlıklarını gasp ederek el koydu. Belediye başkanlarının yerine vali ya da vali yardımcıları kayyum olarak atandı. Böylelikle 105 belediyeden 94’üne kayyum atandı.
Kürt halkının siyasi iradesine ve kazanımlarına yönelik bir darbe anlamına gelen kayyumlar, zaman kaybetmeden T. Kürdistanı’nda Kürde ait ne varsa faşist terör ve zor eşliğinde silmenin çabasına girdi. Bu süreçte, HDP eşgenel başkanları da dahil olmak üzere 9 milletvekili ile Kayyum atanan belediyelerin tüm eşbaşkanları tutuklandı. Bu talana, T. Kürdistanı’nda 15 Temmuz sonrası ilan edilen OHAL’in ağır koşullarında, DBP ve HDP’lilere yönelik sayısı onbinleri bulan gözaltı ve tutuklama furyası eşlik etti.
Tıpkı 12 Eylül ve 90’lı yıllarda olduğu gibi Kürt halkı, hapishane duvarları ile askeri operasyonların içinde bir yaşama mahkum edildi. Belediyelerde Kürdün, kültürel ve tarihi değerlerine, kazanımları yağmalandı. Kayyumlar eliyle devlet, adeta Kürt halkına ait ne varsa bu topraklardan silmeye çalıştı.
Denilebilir ki, hakim sınıflar tarafından AKP eliyle yaşama geçirilen ve tüm coğrafyamızı menziline alan saldırganlık dalgasının en ağır ve şiddetli şekilde karşılık bulduğu yer T. Kürdistanı oldu. Ancak Türk devleti bununla da yetinmedi, gasp ettiği il ve ilçe belediyelerinde kayyumu meşrulaştırmak adına harekete geçti. Faşist terörle atadığı kayyumların, gerçekte halkın iradesini yansıttığını ispat etmek ve böylelikle bugüne değin gerçekleştirdikleri gaspı meşrulaştırmak için T. Kürdistanı’nın pek çok il ve ilçesine on binlerce asker ve polis kaydırıldı.
HDP’nin açıkladığı rapora göre (19 Şubat 2019), 184 adreste 31 Mart seçimleri için kaydedilmiş 19 bin 700 seçmen görülürken bu adreslerde 24 Haziran seçimlerinde sadece 5 bin 406 seçmen kaydı bulunuyordu. Raporda, “söz konusu 14 bin 294 seçmen kaydı, kolluk kuvvetlerinden oluşuyor.” ifadelerine yer verildi.
Nitekim yerel seçim sonuçları da HDP’nin bu tespitini doğurmuştur.
31 Mart yerel seçimleri bu siyasi atmosfer içinde, Türk devletinin, şiddet ve terörü altında gerçekleştirildi. Seçim günü, T. Kürdistanı’nın dört bir yanından gelen asker ve polislerin usulsüz oy kullanımına, baskı ve tehditlerine dair haberler; özellikle de Şırnak ve Muş’ta devletin adeta savaşa gider gibi yaptığı gövde gösterisi de bu politikanın tamamlayanı olmuştur. Türk devleti, Osmanlı’dan devraldığı alan tutma taktiğini T. Kürdistanı’nda kitle hareketinin geri çekilen gerçekliğini, HDP ve DBP’nin gözaltı ve tutuklamalarla zayıflayan gücünü fırsata çevirmek için kayyumların da içinde olduğu bir stratejiyi yaşama sokmuştur.
Buna göre, bölgede Amed, Van ve Mardin gibi büyük şehirlerin kısa vadede oy kaydırılması ve hilelere rağmen ele geçirilemeyeceğini bilen devlet, diğer il ve ilçe belediyelerine gözünü dikmiştir. Böylece bölgede Kürt hareketinin etkisinin kırıldığı alanlar açmayı, ele geçireceği belediyeler aracılığıyla da toplumsal dönüşümün sağlanmasını ve gücünü tahkim etmeyi planlamıştır. Bahsini ettiğimiz stratejinin, hala yürürlükte olduğu, güncellenerek önümüzdeki günlerde yeni biçimler altında yeniden sahaya sürüleceği açıktır.
Bu kapsamda devlet/AKP, 30 Mart 2014 seçimlerinde DBP’te olan Ağrı, Şırnak ve Bitlis’i almıştır. Diğer yandan Muş’u 2014 seçimlerinde AKP almış ancak 31 Mart’ta HDP’nin aradaki küçük farkı (2014’te, Muş il merkezinde AKP’nin oyu yüzde 15,7;DBP/HDP’nin oyu ise yüzde 14,9’dur.) kapatarak belediyeyi almasını hazmedememiş ve açıkça halkın iradesini gasp ederek Muş il belediyesini ele geçirmiştir. HDP’nin itirazları ve açılan sandıklardan çıkan sonuçlarda, yaşanan hırsızlığın ve usulsüzlüğün boyutunu göstermiştir.
Devletin HDP’nin usulsüzlüklere yönelik itirazına yanıtı Muş’ta OHAL ilan etmek olmuştur.
HDP, 3’ü Büyükşehir Olmak Üzere Sekiz İl ve 46 İlçeyi Aldı
Türkiye Kürdistanı’nda il il ortaya çıkan tablo şöyledir:
Ağrı merkez ve Tutak ilçesi HDP’den AKP’ye geçmiştir. HDP’nin 65,91 ile aldığı Batman’da daha önce AKP’de olan Kozluk ilçesinde HDP’li Ayhan Eren kazanmıştır.
2014’te Bitlis merkezi yüzde 44,17 ile BDP kazanmışken, HDP 31 Mart’ta oyların yüzde 33,1’ni almış, AKP ise yüzde 43,87 ile belediyeyi almıştır. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ni yüzde 62,84 oy oranıyla HDP’li eş başkan adayları Adnan Selçuk Mızraklı ve Hülya Alökmen kazanmıştır. HDP ayrıca; kayyum atanan Bağlar, Bismil, Çınar, Dicle, Eğil, Ergani, Hazro, Kayapınar, Kocaköy, Kulp, Lice, Silvan, Sur ve Yenişehir’i de yeniden kazandı.
Büyükşehir belediyesine kayyum olarak atanan ve 31 Mart’ta AKP tarafından aday olarak gösterilen Cumali Atilla ise yüzde 31,02 oy almıştır. AKP, Hani’yi ise HDP’den almıştır.
2014’te BDP, Hakkâri merkezi yüzde 66,8 ile alırken, 31 Mart’ta HDP’li eşbaşkan adayları Seher Kadiroğlu Ataş ve Cihan Kahraman yüzde 59,95 oy almıştır. AKP’nin yüzde 26,1 olan oyu yüzde 33,27’ye yükselmiştir. Yüksekova’daki pozisyonunu koruyan HDP’nin oy oranı yüzde 86,6’dan yüzde 66,35’e gerilerken, daha önce BDP’nin elinde olan Çukurca ve Şemdinli ilçeleri AKP’ye geçmiştir. 2018’de ilçe statüsüne geçen Derecik’te ise AKP kazanmıştır.
HDP yüzde 50.07 ile Iğdır Belediyesi’ni kazanırken, MHP’nin oy oranı ise yüzde 46.70’te kalmıştır. 2014’te HDP’de olan Tuzluca ilçesi ise SP’ye geçmiştir.
2014 yerel seçimlerinde BDP’nin yüzde 19,4 ile 4. parti olduğu Kars’ı, HDP yüzde 29,54 ile kazanmıştır. AKP, Digor’u ise HDP’den almıştır.
Kayyumdan kurtarılan bir diğer büyükşehir belediyesi de Mardin olmuştur. HDP’nin eş başkan adayları Ahmet Türk ve Fiden Altındağ oyların yüzde 56,18’ini alırken HDP; Derik, Kızıltepe, Savur, Mazıdağı ve Nusaybin’de pozisyonunu korurken, Dargeçit ve Ömerli’yi ise AKP almıştır.
Muş Merkezde yüzde 33,49 alan HDP’li Sırrı Sakık ile yüzde 34,83 alan AKP’nin adayı Feyat Asya arasında sadece 611 oy farkı vardır. HDP sonuçlara itiraz etmiştir. Sandıklardan çıkan rakamlar AKP’nin hırsızlığının açık bir ispatı olmuştur. Öte yandan HDP; Bulanık, Malazgirt ve Varto’da, pozisyonunu korumuştur.
Kayyum atanan illerden Siirt’te de HDP yüzde 48,33 ile kazanmıştır. Daha önce AKP’nin elinde olan Kurtalan ilçesini alan HDP, 2014’te yüzde 55,6 aldığı Baykan’da yüzde 27,67 ile pozisyonunu korumuştur. HDP’nin, 2014’te yüzde 52 ile aldığı Eruh, yüzde 32,61 ile AKP’ye geçmiştir.
Şırnak’ta Asker-Polis Seçimi!
Seçimlerin en çok tartışılan ili olan Şırnak’ta, AKP yüzde 61,79 ile “kazanırken”, HDP’nin oyu yüzde 35 olmuştur. Binlerce asker ve polisin taşındığı ilde, merkezin dışında Beytüşşebap ve Uludere’de AKP’ye geçmiştir. Sokağa çıkma yasakları döneminde en büyük yıkımların yaşandığı ve kayyum atanan Cizre, İdil ve Silopi’yi HDP yüksek oy oranlarıyla yeniden kazanmıştır. AKP’nin “aldığı” Şırnak’ta Genel Meclis üyelerinde HDP oyların yüzde 57.53 alırken AKP’nin oyu yüzde 31.87’de kalmıştır. Bu durum, AKP’nin sandıkta yaptığı hırsızlık ve yolsuzluğun düzeyini de göstermiştir.
Urfa’da büyükşehir belediyesini AKP yüzde 60,82 ile almıştır. HDP’nin aday göstermediği büyükşehir seçimlerinde SP’li aday ise oyların yüzde 36,3’nü almıştır. HDP, Suruç’u yüzde 59,36 ile kazanırken, BDP’nin 2014 seçimlerinde yüzde 58 ile kazandığı Halfeti’yi yüzde 37,56 ile kaybetti; AKP yüzde 54,92 ile birinci parti olmuştur.
2014’te BDP’nin az farkla kazandığı Viranşehir AKP’ye geçmiştir. Kayyum atanan illerden Van’da da büyükşehir belediyesini yüzde 53,72 ile HDP’li eş başkan adayları Mustafa Avcı ve Bedia Özgökçe Ertan kazanmıştır. HDP; Başkale, Çaldıran, Edremit, İpekyolu, Muradiye, Özalp ve Saray’da ki pozisyonunu korurken, 2014’te AKP’de olan Tuşba ilçesini yüzde 52,90 ile kazanmıştır. 2014’te BDP’de olan Bahçesaray, Çatak, Erciş ve Gürpınar’ı ise AKP almıştır.
Toplamda HDP T. Kürdistanı’nda üç büyükşehir olmak üzere sekiz ilde belediye seçimlerinde kazanmıştır. Toplamda 3’ü büyükşehir olmak üzere 8 il ve 46 ilçede HDP birinci parti olmuştur. Bu tablo içinde kayyum atanan HDP/DBP’li belediyelerden biri olan Dersim belediyesinin HDP’den SMF adayı Mehmet Fatih Maçoğluna geçmesini eklemek gerekir. Ovacık’ta yaşama geçirdiği önemli projelerle ciddi bir etki yaratan Maçoğlu’nun Dersim belediyesini kazanmasını SMF’nin Dersim’de bir başarısı olarak kaydetmek gerekiyor. Ancak Dersim ilçelerinde açığa çıkan tabloda iki belediyenin AKP, beş ilçe belediyesinin ise CHP tarafından kazanılmasını da HDP ve SMF’nin süreçte karşı karşıya gelmesinin olumsuz sonucu olarak görmek gerekiyor.
Seçiminin Gerçek Kazananı Kürt Halkıdır!
T.Kürdistanı seçimlerinde açığa çıkan bu sonuçlar, DBP/HDP’nin Kayyuma yönelik izlediği politikanın esas olarak başarılı olduğunu göstermektedir. Kürt halkı, tüm düzen partilerine; asker ve sivil bürokrasisiyle bir bütün devlete diz çökmeyeceğini, geri adım atmayacağını ve direnişten vazgeçmeyeceğini göstermiştir. 8 Mart’ta sokaklara yansıyan, Newroz’da göz dolduran hareketlilik ve direniş ruhu, 31 Mart’ta seçim sandıklarına da taşınmıştır. HDP, kayyum atanan belediyelerin çoğunu almakla kalmamış ayrıca bunlara Kars’ı da eklemiştir.
Bu sonuçların korkunç biçimde eşitsiz sürdürülen seçim yarışı içinde hemen her gün onlarca yurtseverin gözaltına alınıp tutuklandığı, bölgenin adeta asker ve polis tarafından işgal edildiği bir gerçeklik içinde ortaya çıktığını da eklemek gerekir. 24 Haziran seçimlerinin deneyiminden hareketle, T. Kürdistanı’nda ilerici, yurtsever güçlerle HDP arasında kurulan ittifakın da bu sonuçlarda bir etkisi olduğu açıktır. Tablonun ve sürecin ana karakteri, direniş ve kazanım olsa da madalyonun bir diğer yüzüne de bakmak gerekecektir.
Ağrı, Bitlis, Şırnak illeri; Şırnak’ın Beytüşşebap ve Uludere; Mardin’in Dargeçit, Ömerli; Hakkari’nin Çukurca ve Şemdinli ilçeleri; Amed’in Hani ilçesi; Ağrı’nın Patnos ilçesinin AKP/devletin eline geçmesini değerlendirmek gerekecektir.
Kuşkusuz daha derinlikli bir analiz için suların durulmasına ve zamana ihtiyaç vardır. Söz konusu il ve ilçelere devletin çok ciddi müdahaleleri olduğu açık olsa da, Kürt hareketinin kitlelerin özellikle de belediyecilik başlığında ihtiyaçlarına yanıt verecek politikalar üretmede eksik kaldığı görülmektedir.
Diğer yandan Dersim’in Akpazar (Peri) dışındaki tüm ilçelerinin CHP-AKP’ye geçmesinde, Kürt hareketinin, dışındaki güçlere yönelik sekter ve dışlayıcı yaklaşımının önemli bir payı vardır.
Özellikle de özyönetim direnişleriyle birlikte bölge halkı, büyük bir yoksulluk ve yoksunluk girdabının içine sürüklenmiştir. Devlette bu süreci başta ekonomik olmak üzere ideolojik, politik ve kültürel alanda kayyumların yardımıyla ciddi biçimde örgütlemiştir. Tablo analiz edilirken bu gerçeğin hesaba katılması gerektiği açıktır!
Özetlersek, denilebilir ki 31 Mart yerel seçimlerinin demokrasi mücadelesi adına gerçek kazananı Kürt hareketi, halkı olmuştur! Kürt halkı, kayyumlara gereken yanıtı direnişi ile vermiştir. Kürt halkının, ulusal demokratik talepleri başlığında direnişi daha fazla büyüteceği bir sürece doğru yol alındığını söylemek mümkündür. TC devletinin, Kürt ulusuna yönelik ırkçı-faşist söylemleri ve saldırganlığı yeni biçimler altında sürecektir. Devrimci ve komünistlere düşen görev, faşizmin bu saldırılarına güçlü yanıtlar vermek ve Kürt halkının ulusal demokratik mücadelesini sahiplenmek, onun bir parçası olmaktır!