Zarife Koçgiri | Amude: Menal ve Hulud, ikisi de Amude’de farklı belediyelerin eş başkanları. Hulud Lübnan, Menal ise Rojava doğumlu. İkisi de ortalama aynı yaşlarda. Annelerine göre daha şanslılar. Çünkü devrimi erken gördüler. İkisinin de yüzünde devrim heyecanı ve çalışma isteği var.
– Kendinizden bahsedebilir misiniz?
Hulud: İsmim Hulud Mixemmed. Beyrut doğumluyum. 27 yaşımdayım. Öğrenimimi Beyrut’ta gördüm. Edebiyat lisesini bitirdim. Babam aslen Dirbesiye yani Rojavalı. Annemle orada tanışıyorlar ve evleniyorlar. Ben 15 yaşına gelinceye kadar Beyrut’ta yaşadık. Sonra Şam’a oradan da Rojava’ya geldik. Burada evlendim. Şu an iki çocuğum var. Topo Beldesi Belediyesi eş başkanıyım.
Menal: Adım Menal, Esad 27 yaşımdayım. Amudeliyim. Amude Belediyesi eş başkanıyım. Elektrik yüksekokulunu bitirdim.
– Lübnan’da birçok ulustan ve inançtan topluluklar yaşamaktadır. Halkların yaşamı ve birbirleriyle olan ilişkileri hakkında bilgi verebilir misiniz?
Hulud: Ben, babam ve annem üzerinden örnek verebilirim. Babam Sünni, annem Şii ama buna rağmen aralarında dinle alakalı hiçbir sorun çıkmadı. Keza Lübnan’da birçok din ve inanç yaşam sürmektedir. Daha önce Hıristiyan ve Müslümanlar arasında çatışmalar çıkıyordu. Bunun sebebi de devletin ya da diğer devletlerin kışkırtmasından kaynaklıydı. Esasen baktığında halk arasında yaşamsal anlamda bir problem yoktu. Şu anda ise bildiğim ve duyduğum kadarıyla mezhep çatışması gibi bir durum yok.
– Lübnan’ı Fransa işgal etmişti ki hala etmektedir. Bu işgalciliğin hem sosyal hem ekonomik anlamıyla etkileri nelerdir?
Hulud: Hem sosyal hem ekonomik anlamıyla etkileri çok büyüktür. Örneğin; orada yaşayanların büyük bir kısmı Arapça’dan çok Fransızca bilirler. Benim için de öyle ben de Fransızca’yı daha iyi biliyorum. Burjuva demokrasisinden etkilendiği için Arap devletlerinin içerisinde en demokratik devlettir diyebiliriz. Lübnan’da bulunan bütün zenginlikler, Fransa’nın elindedir. Doğallığında da esas olarak daha zengin olabilecek ve daha rahat yaşayabilecek olan halk, yoksullukla boğuşmaktadır. Çünkü gelir kaynağının büyük bir çoğunluğunu Fransa almaktadır.
– Lübnan doğumlusunuz ve bir süre sonra Suriye’ye gelmişsiniz. Suriye’ye ilk geldiğinizde ne hissettiniz ve her iki Ortadoğu ülkesi arasındaki fark nedir sizce?
Hulud: Soy anneden geldiği ve ben Lübnan doğumlu olduğum için elbette ki Lübnan’ın yeri bende farklı. Nasıl ki babam uzun yıllar Lübnan’da kaldıktan sonra yine de vatanına geri döndüyse, benim için de Lübnan aynıdır. Lübnan, demokratik bir yerdir. Oradaki yaşam Suriye’ye göre daha iyidir; fakat Rojava için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Çünkü Rojava’da bir devrim oldu ve bu devrimle birlikte özgürlüğü tanıdık. Lübnan’da gördüğümüz özgürlük tam bir burjuva demokrasisiydi. Yani kapitalistlere göre ve kapitalistler için özgürdük. Buradaki sistem ise tamamen halka dayanan bir sistem.
– Suriye’den sonra Rojava’ya geldiniz. Yurtsever Hareketi nasıl tanıdınız ve çalışmalara nasıl katıldınız?
Hulud: Babam buradan çıktığında 10 yaşındaymış. Biz eski bir yurtsever aile değiliz. Devrimden sonra hareketle tanıştık; fakat şu an bütün aile çalışmaların içerisinde. Ben de evlendikten sonra eşimin önerisi ile çalışmalara dahil oldum. Şu anda devrime hizmet etmek beni mutlu ediyor. Yeni bir yaşamla tanıştım.
Menal: Ailem eski yurtseverlerden. Uzun bir süredir hem örgütü tanıyorlar hem de çalışmalara katılıyorlar. Erkek kardeşim -Şehit Aziz- katılım yaptı ve Rojava’da şehit düştü. Ben eskiye dair çok şey bilmiyorum ve hatırlamıyorum. Hatırladığım tek şey, arkadaşların evimize gelip halk toplantıları yaptığı ve gizli gelip gittikleridir.
2010’da okulu bitirdim. İş bulamadığım için çalışamadım. Daha doğrusu devlet bizim yurtsever olduğumuzu bildiği için iş vermedi. Devrimin başında ihtiyaçtan kaynaklı komün çalışmalarına girdim. Sonra elektrik idaresinde çalıştım, 3 yıl kadar. Bir süre de ticaret odasında çalıştım. Sonra Amude Meclisi’nde seçimle Ekonomi Komitesine girdim. Orada da iki yıl kaldım. Şu anda da Amude Belediyesi eş başkanıyım.
– Belediye çalışmalarının içeriğinden biraz bahsedebilir misiniz?
Hulud-Menal: Bizim belediyecilik çalışmalarımız halk belediyeciliği temelinde ilerler. Daha çok pratik çalışmalardır. Yol, alt yapı, konut, elektrik, su vb. gibi insanların yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırız. Tabi bunları halka birlikte yaparız. Sistemden bildiğimiz belediye memurları gibi halka tepeden bakan bir anlayışa sahip değiliz. Bazen çöpün içerisine de girebiliyoruz, bazen kanalizasyona, bazen de ziftin içine… Her üç ayda bir, belediye, halkla toplantı düzenler. Üç aylık çalışmasını, gelir-gider açıklamasını ve sonraki üç aylık süreçte ne yapacağını açıklar. Bunu yapmasının amacı, hem halka her anlamıyla açık olmak hem de halktan gelen talep ve şikayetleri birebir onlardan dinlemek ve halkla birlikte çözüm bulmaktır.
Bütün bunlara rağmen gerçeği soracak olursanız daha yolun başındayız ve halk için daha hiçbir şey yapmamışız. Şu an sadece ilk etapta gerekli olanları yapmaya çalışıyoruz. Bütün kurumlarımızda olduğu gibi belediyede de kadın komitesi mevcut. Kadın Komitesi kadınlar için proje üretir. Örneğin; kadınların çalışabileceği alanlar yaratır.
Menal: Halk meclisi çalışmaları Demokratik Özerklik sistemi içerisinde yerini alıyor. Daha devrimin başında olduğumuz için elbette ki sorunlarımız var; fakat bu anlamıyla bize tecrübe oluyor, eksikliklerimizi gideriyor ve devrimi büyütüyoruz. Bütün çalışmalarımızı halkla birlikte yürütüyoruz. Meclisin esası komüne dayanıyor. Komünler bütün çalışmaları ve halkın ihtiyaçlarını örgütlüyor, meclise sunuyor, meclis de bu çalışmaların somutlaşmasını ve ihtiyaçların giderilmesini sağlıyor. Komünler aynı zamanda meclisin eksikliklerini de gideriyor. Esasen devrimin bütün yükünü komünler taşıyor. Biz, komünler olmadan hiçbir çalışmamızı yürütemeyiz. Tabi bu sistemin oturabilmesi için sistemi iyice kavramak gerekiyor. Bunun için de eğitim gerekli.
– Ortadoğu’da bir kadının dışarda çalışması her açıdan zordur. Siz çalışmalara katıldığınızda ailenizden ya da çevrenizden herhangi biri-birileri engel olmaya çalıştı mı?
Menal: Ailem çok eski yurtseverlerden olduğu için sıkıntı yaratmadı. Fakat çevremizdeki insanlardan oldukça fazla laf eden oldu. Çünkü bazen erkek arkadaşlarla birlikte çalışmalıyız, bazen geç gelmeliyiz, bazen hiç gelmemeliyiz…Bunlara yeni yeni alışıyoruz. Doğallığında da topluma ilginç geliyor. Ben yaptığım işten ve kendimden eminim, bu sebeple de etrafın ne söylediği çok da umurumda değil. Zamanla onlar da anlayacaklardır.
Hulud: Beni engellemeye çalışan ya da arkamdan konuşan herhangi bir ya da birileri olmadı. Tam tersi eşim çalışmalara girmemi istedi. Onun önerisiyle ben de çalışmalara dahil oldum.
– Esad Rejim Dönemi ile Demokratik Özerklik Sistemi arasında nasıl farklar var?
– İnsan gerçekten o günleri hatırlamak dahi istemiyor. Dilini konuşamıyorsun, kültürünü yaşayamıyorsun, “Ben Kürdüm” diyemiyorsun. Devletin dilini öğrenmek ve konuşmak zorundasın, seninle alakalı her şeye devlet karar veriyor.
Bugün ise halka ait bir sistemde yaşıyor; bütün inançlar, diller ve kültürler varlığını istediği şekilde sürdürebiliyor. Ölelim ama Esad Rejimi dönemine geri dönmeyelim!
– Yaşamınızda ve çalışmalarınızda sizi en çok zorlayan nokta nedir?
Hulud: Kadınların öncülüğü hala yer yer kabul edilmemektedir. Bu sebeple bizim daha çok öncüleşip, bu anlayışla mücadele etmemiz gerekiyor. Siyasi anlamıyla kendimi daha çok geliştirmeliyim. Çünkü yaşamın kendisi bir felsefe yani arayıştır. Bunun düşüncede somutlaşmış hali de siyasettir.
Menal: İnsanın, insan olduğu için kabul etmediği zamanlarda çok zorlanıyorum. Çünkü on yıllardır biz Kürtler yok sayıldık. Başka milliyetten insanların da aynı muameleye maruz kalmalarına tahammül edemiyorum.
– 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşırken kadınlara ne söylemek istersiniz?
Hulud: Bütün kadınların özgürlük felsefesini öğrenmelerini ve bu felsefeyi somutlaştırmalarını, 8 Mart’ta alanları doldurmalarını istiyorum.
Menal: Biz de tam olarak özgür değiliz; ama özgürlüğü tattık. Dünyadaki bütün kadınlar gelip Rojava’yı görsünler bence. Özgürlüğe attığımız bu önemli adımı tanısınlar ve kendi ülkelerinde özgürlüğe yürüsünler.